Tarihi değiştiren tasarımcı: Gérald Genta

Posted by

Eğer yüksek saatçilik dünyası bir tarih kitabı olsaydı, Gérald Genta’dan önce ve Gérald Genta’dan sonra diye ikiye ayrılması son derece doğru olurdu. Gérald Genta saatçilik endüstrisinde yeni bir çağ başlatmış en büyük ve en ünlü tasarımcıdır.

Stefan Zweig’ın “İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar” isimli ünlü kitabını bilirsiniz. Yazarın tabiriyle “çağları aşan bir kararın bir güne, bir saate, çoğu kez de yalnızca bir dakikaya sıkıştırıldığı” yazgıyı belirleyici anlar olduğundan söz eder. Dünyanın en arzu edilen saatlerini tasarlayan Gérald Genta bu anı en az iki kez yaşadı.

Hiç bilmeyenler için gizemli bilenler için büyük saygı duyulan anıt bir kişi olan Gérald Genta İsviçreli bir anne ve İtalyan bir babanın çocuğu olarak 1 Mayıs 1931’de Cenevre’de doğdu. Değerli taşlar ve metaller üzerine eğitim gördü. Genta çocukluğundan beri kendisini bir ressam olarak görüyor ve resim çizmeyi çok seviyordu, daha sonra kronograflarıyla ünlü saat üreticisi Universal Geneve’de tasarımcı olarak işe başladı. Genta, İskandinav havayolu şirketinin (SAS) kutup uçuşları için verdiği bir sipariş olan o dönem büyük başarı kazanan Polerouter isimli modeli tasarladığında 23 yaşındaydı.

Saat tasarımcılığı Genta’dan önce özel önem verilen bir alan değildi, bugün birçok önemli saatin tasarımcısını veya tasarımcılarını hiç bilmiyoruz mesela. Daha da kötüsü vardı; serbest çalışan saat tasarımcılarının adı bile anılmıyordu. Tıpkı kitap, dergi ve gazete editörleri gibi saat tasarımcıları da gizli kahramanlar olarak çalışıyor ve büyük başarı kazanan işlerde bile isimlerinden hiç söz edilmiyor, marka ön plana çıkarıldığı için sürekli görmezden geliniyordu. Tüm bu nedenlerden dolayı Genta 1960’larda kendi tasarım stüdyosunu kurdu.

Bağımsız tasarımcı olarak çalıştığı en büyük müşterilerinden biri 1875’ten beri faaliyet gösteren ve halen bir aile şirketi olan Audemars Piguet firmasıydı. Her şey bir fuar öncesinde başladı.

Tarih, 10 Nisan 1970, saat 16.00’da Audemars Piguet yöneticisi Georges Golay tasarımcıya telefon etti ve “Daha önce yapılmamış bir şekilde suya dayanıklı çelik spor saat isteyen Fransız ve İtalyan dağıtımcılar için yarın sabaha bir tasarım taslağına ihtiyacım var” dedi.

İstenen saat hem sportif hem de stil sahibi bir ruha sahip olmalıydı. Çocukken, Cenevre’deki Rhône nehri üzerinde bulunan Pont de la Machine köprüsünden geçerken bir dalgıca kask takıldığını gören Genta su altında insan hayatını korumak için tasarlanan sekiz cıvatayı ve lastik contadan çok etkilenmişti. Bir dalgıcın dalgıcın kaskını hatırlatan bir kasaya üst düzey bir mekanizma yerleştirme fikri Genta’yı büyülüyordu.

Genta, üretimi son derece zorlaştıran ara bağlantılara sahip, benzersiz entegre bir bilezikle birlikte sekiz görünür vidalı sekizgen bir kasa, görünür bir conta ve yüzlerce küçük kesik piramitten oluşan bir kadrana sahip bir saat çizdi. Ertesi sabah Audemars Piguet’nin devrimci Royal Oak modelinin çizimine şaşkınlıkla bakan birkaç adam vardı. Bu çizim daha önce görülmemiş türden bir saatti.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir