Fenerbahçe Kulübü hafta sonunda sanki genel kurula değil “Fenerbahçe meydan savaşına” gidiyor… Bu ne öfke, bu ne şiddet, bu ne ağır ve dayanaksız suçlamalar böyle…
Bütün dünyanın izlediği, tarihi Morinho imzasında bile tribünlerin bir bölümü “Aziz Yıldırım”, diğer bir bölümü “Ali Koç” diye bağırıyorsa, rakibi dışarıda aramaya ne gerek var… Rakip Fenerbahçe’nin içinde…
Jose Mourinho’nun imza töreninde yalandan bile olsa yarım saat için birlik, beraberlik görüntüsü veremeyenler, aynı tribünlerde koca bir sezonu nasıl geçirecekler… O birliği, bütünlüğü nasıl sağlayacaklar…
Fenerbahçe’nin dikili her ağacında Aziz Yıldırım’ın imzası var, bunu kimse inkar edemez… Fenerbahçe Stadı, Samandıra Tesisleri, Ülker Arena Salonu, Topuk Yaylası, Ankara İncek tesisleri, Kenan Evren lisesi say say bitmez…
Aziz Yıldırım isterse bu seçimi de kaybetsin… Öyle unutulmaz işler yaptı, arkasında öyle eserler bıraktı ki, Fenerbahçe tarihinde her zaman efsane başkan olarak anılacaktır…
Ancaakkk, bu Aziz Yıldırım’ın şimdi mevcut Başkan Ali Koç’a, Koç’un yönetim listesinde yer alan Acun Ilıcalı’ya bu kadar ağır ateş etmesini asla kabul etmiyorum…
Yapma Başkan, hangi haksızlığa uğradığını düşünürsen düşün, yapma bunu başkan… Kendi ellerinde yaptığın eserlere, ağzından çıkan kendi sözlerinle daha fazla hasar verme…
Sen; Aziz Yıldırım’sın… Seçimi kazan kaybet, unutulmazsın… Bu ağır ifadelerin sana da, kulübe de hasar vermekten başka bir işe yaramıyor…
Elbette tek taraflı savaş olmaz… Bu savaşın bir de Ali Koç tarafı var… Sevgili Başkan; sevin sevmeyin, Aziz Yıldırım “aile büyüğüdür”, görevi devraldığınız eski başkandır… Keşke, göreve geldiğiniz günden beri Aziz Yıldırım’a karşı daha ölçülü, daha koruyucu, kapsayıcı olabilseydiniz… Ayrıntıları bilmiyorum ama sanıyorum son Divan toplantısında keşke yanına gidip, elini sıkıp “hoşgeldiniz” diyebilseydiniz … Eski başkanınızın kolunu havaya kaldırıp birlikte fotoğraf verebilseydiniz…
Bütün bunlara rağmen, futbolda altı yıllık şampiyonluktan uzak geçen süreye rağmen Ali Koç, halen Fenerbahçe için vazgeçilmez isimdir… Türk ekonomisinin dibe vurduğu bir ortamda Fenerbahçe’yi sadece futbolda değil, her branşta dimdik ayakta tutması asla unutulmaz, unutulamaz…Fenerbahçe’nin bugün dünyanın sayılı spor kulüplerinden biri olmasının temel noktası Ali Koç’tur… O Avrupa Şampiyonu olan sarı lacivert formalı kadın – erkek takımlarını, Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyona sporcuları yaşatan, yarıştıran, bu uğurda dünyaları harcayan Ali Koç değil mi? Yapmayın, Ali Koç’u – zaten harcanmaz ya – bu kadar kolay harcamaya kalkmayın… Ali Koç’un bu bozuk düzeni yıkmak, temelden yanlış sistemi düzeltmek, Fenerbahçe’ye karşı kurulan kumpasları bozmak için nasıl uğraş verdiğini de unutmayın… Ali Koç’un değerini bilin…
Bu savaşın bir başka ismi, savaşı hiç sevmeyen Sevgili Acun Ilıcalı… Acun Ilıcalı’yı bu ülkede benden daha iyi tanıyan fazla insan olacağını düşünmüyorum …
Acun 90’lı yıllarda Show TV’nin penceresiz, güneş görmeyen, bodrum katındaki montaj odalarından buralara geldi… O günlerde ışığı görmeyen odalarda saatlerce montaj yaptı… Muhabirliğinde en iyi işleri getirdi… Büyüğüne – küçüğüne, amirine – memuruna en ufak bir saygısızlığı olmadı…Terbiyesini her şartta ve her zaman korudu…
Acun bir gün odama geldi “Ben artık kendi kanatlarımla uçmak istiyorum, kendi programımı yapmak istiyorum” dedi. “Peki Acun” dedik, “Kapı sana açık, inşallah başarılı olursun ama bir gün geri dönmek istersen kapıyı çalmadan içeri gir.”
Acun Firarda programı ile zaten tanınmıştı, sonra Talk-Show yapmaya başladı… Ardından, Türkiye’de en iddialı sanatçıların sunduğu ama başarılı olamadığı “Kim 500 milyar ister” programını sunmaya başladı… Türkiye’nin taptığı sanatçıların başaramadığını Acun başardı, rayting rekorları kırmaya başladı… Kısa sürede tam bir televizyon fenomeni oldu …
Acun’un tuttuğu altın olmaya başladı… Yaptığı her yeni program zirveye yerleşti… Hakkı, alın teri olan paraları kazandı… Doğuş Grubu’nun sahibi Ferit Şahenk ile birlikte TV 8’i aldı. Kısa sürede kanalı Türkiye’nin en fazla izlenen televizyonu yaptı… Yurt dışına açıldı, bugün 10’dan fazla ülkede televizyon programları yapıyor, hatta televizyonları yönetiyor…
Yaşama tezgahtarlıkla başlayıp, televizyonculukta gün yüzü görmeyen bodrum katlarda saatlerce montaj yapıp bügün dünyanın en ünlü televizyoncularından ve televizyon sahiplerinden biri olmak gerçek bir “Başarı öyküsü” değil mi ?
Çok genç yaşta anasını – babasını kaybetmesine, aynı yaşlarda ağır travmalar geçirmesine rağmen dağılmadan ,bozulmadan, kaybolmadan buralara gelebilmeyi bu dünyada kaç kişi becerebilir…
İşte bu Acun, Ali Koç yönetimine girinci ağır bir ateş altında kaldı… Bir yandan Feto’cu dediler, diğer yandan Feto’cular Acun’a saldırdı… Böyle bir gariplik olur mu?
Tamam , 40 yıl önce Adnan Hoca ile yolu kesişmiş, ama yanlışı anlamış pılıyı pırtıyı toplayıp kaçmış… Hayatta hangimiz yanlış yapmadık ki … Acun kadar travmatik bir gençlik geçirip, buna rağmen kendini koruyarak, bozmayarak, her geçen gün biraz daha geliştirerek zirveye gelen kaç kişi tanıyorsunuz …
Acun Ilıcalı için son sözüm şu olsun: Tepeden tırnağa iyi, terbiyeli, saygılı, vicdanlı, yardımsever adamdır… Garibanlık döneminin bütün arkadaşları bugün yanında çalışıyor… Bu bile vefa duygusunun en çarpıcı örneği değil mi?
Amaa… Sevgili Acun’un yerinde olsam eski Başkan Aziz Yıldırım’a bu kadar yüklenmezdim… Tahmin ediyorum, Aziz Başkan’ın söylediklerinden canı yandı… Gene de keşke biraz frene bassaydı…
Uzun oldu, kusura bakmayın: Bu kavgadan şampiyon Fenerbahçe çıkmaz… Fenerbahçe kongresinde, hatta öncesinde, hemen şimdi kesin bir “Ateşkes” ilanına ihtiyaç var…
Sayın Ali Koç, Sayın Aziz Yıldırım, Sevgili Acun Ilıcalı, yeter… Artık birbirinize daha fazla ateş etmeyin, daha fazla yara açmayın… Fenerbahçe’yi daha iyi yaşatmak isterken birbirinizi öldürmeye kalkmayın… Fenerbahçe’nin sizlerin ölüsüne değil, dirisine ihtiyacı var, bunu asla unutmayın…